Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Ülkemizin bir yanında fili savaşan, diğer yanında fili değil ama yine de savaş sayılabilecek kişisel savaşlar veren, tedirgin, diken üzerinde yaşayanlar ve bir yanında da dünya umurunda olmayan gününü gün eden. Derdi tasası para ve şatafat olanlar yaşıyor. Ve hayat böyle, böyle akıyor. Ne tuhaf!
Limon ağaçlarımın bakımını yaparken Diyarbakır’da, Sur’da, Sultan Ahmet’te bombalar patlıyor, insanlar parçalara bölünüyor! Polis memuru Mehmet Şenol kızı ve eşinin de içinde olduğu patlama olduğunda da gece yürüyüşündeydim zahar? Antakya’da yaşayan annesi de aşağı yukarı aynı işleri yapıyordu belki! Belki yarına bırakacaktı bazı işleri! Oğlu, gelini ve torunu havaya uçtuğu anda! Kalbi hissetmiş miydi acaba böyle bir şey olacağını, garip bir önsezi ile “hayırdır, Allah bütün Mehmetçikleri korusun benimkini de” diyerek mi bakmıştı pencereden uzun, uzun ta Diyarbakır’da yaşayan oğlunu, gelini ve küçük torununu görecekmiş gibi? Belki görmüştür bilemiyorum? Empati yapıyorum, yapıyorum bu acıyı anlamıyorum, anlayamıyorum çünkü? Nasıl bir şey bu daha 26 yaşında, 4 yaşında bir bebek ve onun gibi daha 3 bebek minik tabutlarında yerlerini aldı. Ve belki bilmediğimiz bize yansımayan kaç bebek bu acımasızca saldırılarda hayatını kaybetti. Çıldırmak işten bile değil!
Her şey sona ererse bir gün ki yarından yakın olsun dilerim. Hepimiz sersem ve yarı çılgın olmuş olacağız. Yaşadığımız dayanılmaz acılardan dolayı.
Ve hayat devam ediyor yine mezarlara taşınıyor insanlar, dualar yeri göğü kaplıyor, lanetler bölücülere, teröre yağmur gibi yağıyor, o baba kızın gülümseyerek ileri baktıkları güzel resimler orada duruyor. Ömrümüz oldukça beynimiz de, yüreğimiz de ilk günkü canlılıkları ile yaşamaya, durmaya devam edecekler. Allah bu acıyı aratmasın diyeceğiz her defasında ama biliyoruz ki söz ağzımdan çıkmadan göz açıp kapayana dek başka bir acı ile nevrimiz şaşacak! Ve bizim nevrimiz şaşarken…
Mehmetçikler ateş altından kurtardıkları ailelerden helallik alıyor. (Kağıda yazıyor olsaydım yazım okunmazdı gözlerimden akan yaşlardan dolayı.) Genç Kürt kadınları, onlara çay ikram ediyor bombalar altında! Allah’a emanet ederek…
Biz biliyoruz yok birbirimizden farkımız. Biz aynı toprakların çocuklarıyız. Birbirimize suda dans eden renkler gibi karışmışız. Tabi aramızda bozuk kağıtlar çıkacak ve çıkıyor. Bütün toplumlarda olduğu gibi… Ancak önemli olan o bozuk kağıtların güzel kâğıtlarla karşılaştırılmaması!
Ne yazık ki bu güzellikleri görmezden geliyorlar çıkarları gereği. Ve yiten canların vebalini yüklendiklerinin ayrımına varmıyorlar. Her yiten canda empati yapabilseydiler canları yansaydı gerçekten belki değişirdi bazı şeyler.
Ve sevgili okuyucularım. Hem ağlıyoruz hem yazıyoruz hem yukarıdaki ağaçları düşünüyoruz. Yeniden meyveye durmak üzereler çiçekleri tomurcuklanmaya başladı gübrelemek gerek.
Ve bir gün inşallah artık bu acı dolu sıkıntılı yazıları yazmayacağız. Ve yine sabahları, tınısını, makamını, adını, sözlerini bilmediğimiz şarkılarla uyanacağız!
Ve Polis Memuru Mehmet Şenol Çiftçi ve minik kızı ve bütün şehitlerimiz nur içinde uyusun. Allah hepimize katlanmak için bu acılara sabır versin güç versin.
Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım kalmaya çalışalım her zaman yan yana el ele. Ayrımsız gayrımsız, ayrım yapanlara inat. Yase
& & & & &
Şehit Mektubu
Saygıdeğer Anneciğim ve de Babacığım,
Satırlarıma başlarken saygı ve selamlarımı sunar, hürmetle ellerinizden öper, hayır ve dualarınızı beklerim. Sevgili anacığım, görüşmeyeli bir hafta oluyor biliyorum beni düşünüyorsun amma unutma ki senin bana nasihatin vardı ki şöyle, Ey oğul görev kutsaldır, askerlik ibadettir. Sakın ola görevini aksatırsan sütümü helal etmem demiştin.
Sevgili anacağım artık ak sütü helal eyle asker oğluna. Çünkü Mehmetçikler canını verir, kanını akıtır ama vatanını vermez, ezanını susturmaz, şanlı bayrağını indirtmez.
Sevgili anacığım belki de size yazdığım bu son mektuptur. Anacığım bir gün şehit olursam ağlama. Binlerce İlimdar kurban olsun bu vatana. Anacağım bu mektubu ve de şiirimi hatıra sakla…
Sene yetmiş dörtte geldim dünyaya
Bir çiçek misali açan hayatım
Bir ağaç gibiyim baba bağında
Henüz boy vermemiş fidan hayatım
Yedisinde okumaya başladım
Sekizinde bir rüyayla uğraştım
Ya bir gafletteydim ya da ben şaştım
Bana hayal geldi gerçek hayatım
Dedi can borcun var bari bu dağa
Dedim feda olsun Resulullaha
Dedi ne yapayım aç elini semaya
Bir zaman gaflete daldı hayatım
Gayipten bir sesle oldum davacı
Sanki her cümlesi zehirden acı
Dedim belki yoktur bunun ilacı
Hayırla sabahla derman hayatim
Sonra kabul oldu hayalimin aslı
Daha belli değil zamanın hası
Yirmi ile yirmi beşin arası
Keder endişeyle doku hayatı
îlimdar korkma koru vatanı
Şehitlerin orada kalmasın kanı
Kısmette çıkınca vatanın bir parçası Hakkari
Belki orada biter hayatım
Canım anneciğim
İlimdar Atasoy
Adres: ilçe J.Bl.Kom. Ortaklar Karakolu Şemdinli/Hakkari
Adı Soyadı: Ilimdar Atasoy,
Doğum Yeri: Erzurum- 1974,
Sınıfı, Rütbesi: Jandarma Er,
Sicili-Tertibi: 11.J.K.lığı-Hakkari,
Şehit Olduğu Yer: Hakkari-Şemdinli Ortaklar J.Krk 16.06.1995
Günün Şiiri
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol BEHRAMOĞLU
Günün Sözleri
-Ümmetim için, nefislerine söyledikleri affedildi. Ağza ve tatbik mevkiine konmadıkça…
-Bir kavme su dağıtan, onların hepsinden sonra su içecektir.
-Ameller niyetlere göre değer kazanır. Cennete en yakın kılan şey Allah için tevazu’dur. Cennetten en çok uzaklaştıran mal ve benzeri şeylerle kibirlenendir.
-Beni güçsüz olanlarınızın yanında arayınız, çünkü siz güçsüzleriniz sayesinde zafere kavuşturulup rızıklandırılıyorsunuz. Melaike, çanı olan kervana arkadaş olmaz.
-Dua edenler üç kısımdır. Ya istedikleri hemen karşılanır, ya istediğinden daha efdali sonraya bırakılır, ya da istediğinin karşılığında bir kötülük kendisinden uzaklaştırılır.
Hz. Muhammed