İskenderun Ve Arsuz İçin Söyleyecek Çok Söz Var

0
575

İskenderun turizmden “nasibini alamamış” ender şehirlerimizden biri ve turizm konusuna en ihtiyacı olan şirin ilçemizdir. Tarih boyunca her uygarlığın uğrak ve yerleşim bölgesi olan bu şirin yerleşim bölgesi, her daim şansızlığına küsmüş ve dışa açılması bir türlü gerçekleşememiştir. İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil ise bu konuda çok azimli şekilde mücadele ediyor.

Bölgemizin geçmişinde ne denli şaşaalı günler geçirdiğini anlamak için çevresindeki yerleşim alanlarına bakmamız yeter. Çırtıman, Karaağaç,  Madenli, Hacıahmetli, Harlısu, Haymaseki, Helvalı, Hüyük, Işıklı, Kale, Karahüseyinli, Karayılan, Kavaklıoluk, Konacık, Kozaklı, Nergislik, Pirinçlik, Sarıseki, Suçıkağı, Tülek, Tatarlı, Orhangazi, Soğukoluk gibi yerleşim bölgelerinde çok az incelemelerde bulunmamız yeterlidir.

Mahalleleri Barıştepe, Esentepe, Buluttepe, Gültepe, Muradiye, Sakarya, Yıldırımtepe, Mustafa Kemal, Kocatepe, Fatih Sultan Mehmet Mahalleleri ile İskenderun’un çöplüğünün döküldüğü yerde bulunan antik kilise kalıntıları… Eski mezar lahitleri… Körfez Mahallesinde tarla sürümleriyle ortaya çıkan eseri harikalar, bizleri geçmiş tarihimizle yeterince aydınlatıyor.

İskenderun’da yaşayan insanlar, yukarıda adı geçen yerlerde oturup, bu bölgelerde gezerlerken, inşaat temelleri açıldığında ayaklarına muhakkak eski bir antika kırıkları çarpar. Toprağı eşelerlerken, ellerine geçen eski bir paranın varlığı ile bilmeden tarihi kucaklarlar.

Antalya, Muğla, İzmir, Mersin illerimiz, tarihleri ihtiva eden zenginliklerle ünlüdür. Tarihsel kültürler ön plana çıkarıldığından dünya insanlığının önüne deniz ile birlikte sunulmuştur. Düne kadar İskenderun’un çeyreği bile etmeyen bu yerler, şimdi turizmde almış başını gitmiş ve geçmiş tarihleriyle dünya genelinde toplumsal başarı göstermişlerdir.

İskenderun için yazılan, çizilen tüm bireysel ve toplumsal hareketlerde ne yazık bir sonuç elde edilememiş ve gittikçe turizm denilen potansiyellerden uzaklaştırılmıştır. Hâlbuki İskenderun Körfezinin etrafını çevreleyen Amanos Dağlarının bereketini anlayan günümüz öncesi kavimler, sırayla bölgemize gelip yerleşmişler ve bu fevkalade güzellikte olan bölgemizi kendilerine sıla olarak seçmişlerdir. Bu olağanüstü yerlerimizi göz ardı etmenin altında yatan nankörlüğü tez elden çıkarmadığımız müddetçe; nerde ve nerelerde yaşadığımızı bilmeden öleceğimiz kesindir.

İskenderun ve Arsuz deniz suyunun ihtişamında gizli olan ılımanlığı vücudunda hisseden çok insanlar bölgemize âşıktır. İlkbahar ve Yaz mevsimlerini bir arada geçiren bu insanlar, Türkiye’nin batısında bulunan denizlerinin soğuk sularında titreyerek yüzmelerinin aksine, bölgemiz denizi her şekilde aranılan ve imrenilen yer konumundadır.

Bir zamanlar denizkızlarının karaya vurduğu ve bir şehir kurdukları söylenen efsanelerde, şehrimizin denizgüzelliği dilden dile dolaşarak günümüze kadar gelmiştir. Kleopatra ilk akla gelen isimdir.

İskenderun çıkışında demiryolu üzerinde bulunan ve şehrin giriş kapısı olarak da anılan sütuna “Yunus Direği” dendiğini herkes biliyor. Zamanımıza kadar gelen söylentilere göre kavminin zulmünden bir deniz kenarına kaçan ve bir balık tarafından yutulan Yunus Peygamberi yutan balık, işte tam burada onu kusarak midesinden çıkarmış. Yunus Peygamber sütunun üzerine çıkmış ve orada toplanan halka seslenerek, onları Allah yoluna davet ettiği rivayeti kulaktan kulağa söylenir durur.

Tarih öncesi ve sonrası parlak dönemler geçiren şehrimizde “Antik Çağ” öncesinde yaşayan insanlığın oturumlarına da açık olduğu bilinmektedir. M.Ö. 2000 yıllarında Hititlere bağlı “Kadu beyliği” bölgemizde kurulmuş, (körfez beyliği) M.Ö. 1200 yıllarında ise Fenikeliler “Myriandrus” adıyla tüm körfezi kaplayan bir koloni kurmuşlar. Daha sonraları “Hattini krallığı” ve Türk asıllı olan “Huriler” ve “Perslerin egemenliği… Derken; M.Ö. 333 yılında ise Payas kenti yakınlarında Pers Kralı III. Darius’u mağlup eden Büyük İskender, aldığı bu büyük zaferden sonra kente Alexandretta adını vermiştir.

Şehrimize sırasıyla; Selevkoslar, Bizanslılar, Araplar ve son olarak da Osmanlılar yerleşmiş ve Büyük Kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki büyük savaştan sonra, Yüce Allah’ın özenerek kurduğu yere Türkiye Cumhuriyeti sahip çıkmıştır.

Dünya’nın ilk açık hava hastanesi ise Arsuz ilçesine bağlı Kale beldesinin sahil yamacına Cüzzam Hastalıkları ile ilgili tedavi merkezini Romalılar kurmuştur.

Şimdi bizlere, sizlere “yaşadığınız kent için ne yaptınız ve şimdiye kadar neler ortaya çıkardınız” diye sormazlar mı? İskenderun topyekûn ele alınmalı ve birlik beraberlikle turizmde hak ettiğimiz yere doğru, ne pahasına olursa olsun gelebilmeliyiz artık!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here