Değerli okurlarım, ‘Terbiyesizliğin Stratejisi’ yoktur, Terbiyesizlik nereye gitseniz, nasıl duysanız, rengini de değiştirseniz. Terbiyesizlik, Terbiyesizliktir. Bunları yazarken aklıma hemen anonim bir ifade geldi. Hepinizin de sık-sık duyduğuna eminim. “Oturmayı, Kalkmayı Bilmek” ifadesi atasözlerinin en güzellerindendir bana göre.
Bir sandalyeye ya da bir mindere oturup kalkıyorsunuz, bundan daha kolay n’olabilir ki? Fiziki bir eylemdir alt tarafı. Oysa sevginin ve saygının harmanlandığı bir yaklaşımdır, bu oturmak-kalkmak denilen hadise, yani atasözümüz. Kişinin gıyabında “Terbiyeli insan, oturmayı, kalkmayı biliyor” derler ya. Bu ifade kimler için söylenmişse, o kişiler “Adam gibi adamdır” buna inanın.
Adam gibi adam olmak her tarafta olduğu gibi, futbol sahalarında da geçerlidir. Yeşil alanlarda da önce kendine, takım arkadaşlarına, rakibine saygılı olmak şarttır. Kulüp yöneticilerini nezaketi, öncelikle kendi oyuncularını doğru yönde etkileyecektir kanaatindeyim. Durun hele, içinizden geçenleri biliyoruz…
Diyorsunuz ki; ‘…senin spor ahlakıyla ilgili çok makaleni okuduk, maç izlerken bile oyuncuların hareketlerini bu yönüyle değerlendiriyoruz. Terbiye stratejisi ile yola çıkmanızı bir anda anlayamadık…’
Durun hele, makaleye yeni başladık, yazımızın akışı içinde beğeneceğiniz çok güzel ifadelerde kullanacağım. Bu ifadelerin hepsi de tashihini yapmaya başladığım romanımdan alıntıdır. Önce şöyle devam edelim. En başından beri olan, nedense hep olmaya devam etmiştir ve edecektir de. Şuna benziyor: Çirkin ile Güzel, Siyah ile Beyaz ya da Et ile Tırnak gibi… Yani insanoğlu var oldukça vazgeçilmeyen iki hadise, iyilik de kötülük de varlığını sürdürecektir. Bu ikili aynı karında yatmış kardeştir ama düşman kardeştir ve özellikle kötülük daima fırsatçıdır, zayıf taraftan gitmeyi yeğler.
Biri olmazsa diğeri de yoktur ama ortam öylesine katmerleşiyor ki, iyilikten, güzelliklerden, dostluklardan, sportmenlikten, centilmenlikten söz etmek gerekirken, bir de bakıyorsunuz ki, etraf zifiri karanlık. Karanlığa mahkûm olmayı biz istiyoruz, bütün bu olumsuzluklar bizim eserimiz. Suçu birbirine atmak kolay da, kabullenmek çok zor! Biz ne yapıyoruz? Birilerini ya da bir toplumu suçluyoruz ve daha sonra da çok zor bir iş yapmışız gibi belli bir kesimden ödül bekliyoruz.
Bazen, annesi ölmüş bir köpek yavrusunu bahçemizin bir köşesinde barındırdığımızda yıllarca gerilere gider ve çocukluğumuzu yaşarız. Karlar altında kalmış fakir ve çaresiz insanlara yapacağımız küçük bir yardım, bize insan olduğumuzu hatırlatır. Bu ‘bazen’lerin etkisi altındayım. O nedenle yarın da devam edeceğim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA