Değerli okurlarım, bu makaleye başlamadan önce, arşivimi şöyle bir karıştırdığımda, tam 22 başlık altında Engelli ve Engelli Sporcu kardeşlerime seslenmiştim. Attığım bu 22 başlık içinde beni en etkileyen, duygulandıran “Engellileri Sevenler Anlar” olmuştu. Aslında tüm makalelerimi tekrar okuduğumda da etkileniyorum ama sevgi ağırlıklı olanların etkisi daha bir başka, daha bir derinden oluyor.
Ampute Milli Futbol Takımımızı ve bizleri mutlu eden başarılarını yazacağım ama şu anda tanık olduğum talihsiz bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Bu anlatacaklarım ne internette ne de bilgisayarlarda var. Daktilomun başında aklıma geliyor. Daktilom benden genç ama emsalinin en kıdemlisi… Nerede zorlansam, tuşlarının sesi hemen imdadıma ulaşıyor. Evde bilgisayar da internet ve var ama onlar beni hiç ilgilendirmiyor.
Evet, “Ben, sakatın sinmiş, sakatlığı görünmeyen, görünürse gizlemeye çalışan, yardıma muhtaç, haddini bilen ve aynı zamanda benden uzak duranını severim. Sevaptır” (Bu bir alıntıdır.) Sakatlığı olan kişilerin iş yaşamında, spor alanlarında karşılaştıkları sorunları yazmadan önce “Toplum Aklı”nın dayattığı sınıfları iyice görmek gerekir diye düşünmekteyim. Yukarıda okuduğunuz alıntı da, bu kaygının formüle edilmiş halidir.
Bunca yıllık meslek hayatımda ve tanık olduğum olaylardan sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sakatlığı (engeli) olan kişilerin spor alanlarında, iş yaşamında ya da iş yaşamına adım atmakta ki en temel sorunu “Ayrımcılık”tır. Sorulduğunda, henüz bu gerçeğe bağlanmaya cesaret edilmese de, ülkemizde maalesef bu böyledir. Bundan sonra nasıl gelişmeler olur, bunu bilmek de hemen-hemen olanaksız.
Sakatlığı (engeli) olan birinin iş başvurması söz konusu olduğunda, işverenler için temel sorun, sakatların bizatihi görünüşlerinde, farklılıkların da ve sakat olan uzuvlarındadır. Daha açık bir ifadeyle sorun sakatlığın görsel küçümsenmesidir, hatta sakatlığı olan kişilerle bir arada olmak istenmemesidir.
Ampute Milli Takımımızın başarılarını anlatacağım, unutmuş değilim. Şu iki müessif olayı anlattıktan sonra… Bir Özel Kuruluşa, engelli olan kişi daha önce telefonla ya da internet üzerinden iş başvurusu yapıyor, her konuda anlaşıyorlar, aranılan tüm nitelikler kendisinde mevcut oluyor. Ertesi gün işyerine davet ediliyor ve oraya geldiğinde (buraya kadar duyduklarım) ve engelli kardeşimiz içeri girdiğinde gördüklerim beni ters yönde etkiledi.
Engelli içeri girdiğinde bir yetkili yanına yaklaştı, biraz kem kümden sonra, “Beyefendi sakat kadromuz dolu” denildi. Sakat kadrosunu soran yok ki, engelli Mimar olmuş ve iş arıyor, hani ellerinden tutacaktık.
Devlet Bankasına Üniversite diplomasıyla başvuran engelli işe alınıyor. Buraya kadar güzel! Fakat ne kadar getir-götür evrak işleri varsa o engelli kardeşimize yıkılıyor. Şikâyet etme lüksün yok. Hemen Müdür çağırıyor, “İşe alındığına şükret” diyor. Bu anlattıklarım tamamıyla gerçek…
Mutlu kalın, mutlu olun… SAYGILARIMLA