Gündemden Karma…

0
87

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Her ne kadar bu günlerde kar yağışı hayatımızın odak noktasıymış gibi görünse de aslında aklımız fikrimiz barış görüşmelerinde.

Canı gönülden destekliyoruz, hepimiz biliyoruz ki savaşmak kolay ve güzel bir şey değil. Kan dökmek, adam öldürmek hiç kimse için kolay ve istenecek bir durum değildir kuşkusuz. Hiç kimse gece yatağa uzanırken ilk olarak şu anda Mehmetçiklerimiz, canlarımız acaba hangi dağda hangi anarşistin peşinde diye düşünerek dönüp durmak istemez. Hiçbir ana baba bir oğlu dağda biri asker onların birbiri ile nasıl karşılaşacağını düşünerek huzur bulmaz. Terör bir beladır ve bu bela birçok cana, mala zarar veriyor. Verdi ve vermeye devam ediyor barış görüşmeleri sürerken bile bir şehit verdik.

Bu durumun sürmemesi ve barışın gelmesi, kardeşliğin birlik ve berberliğin sabitlenmesi, özümlenmesi için atılacak her olumlu imtiyaz istemeyen adımlara destekçiyiz. Ancak yine “şartlar hükümeti zorlamayacak” türünden gelen söylemler, insanı düşündürmüyor değil. Yani eğer kolay ve kabul edilebilir idiyse bu şartlar neden önceden gündeme gelmedi?

Ve bir sürü şey geliyor insanın aklına. Bir sürü şey geliyor inkar edilemez ancak yinede barış gerçekten samimi olarak isteniyorsa artık bu sürece herkes destek vermeli diyorum. Çoğumuz çok kırgın, çok kızgın, çok acılı olabiliriz ve bunun için de bir sürü nedenimiz var. Ancak buna rağmen artık kan aksın canlar yansın evlere ateşler düşsün istemiyoruz.

Bugün uzaya Göktürk 2 adlı uzay aracını fırlatan ve ilk görüntülerini geçenlerde paylaşan bir ülke konumundayız çok şükür ancak hala ülkemizde birlik ve beraberlik içinde yaşayamıyorsak sen ben ayrımı yapıyorsak artık barışın zamanı çoktan geldi demek değil midir? Süreci dikkatle izliyoruz ve bir sorun olmaması için da ediyoruz.

Barış çok özlediğimiz bir şey. Her gün bunu diliyoruz ama bunun için parmağımızı oynatmasak nasıl gerçekleşir ki? Bu yüzden hepimizin kayıtsız şartsız barışı istememiz lazım diye düşünüyorum. İmralı’nın da samimi olarak bunu istemesi gerekiyor. Zorlayıcı olanaksız isteklerden uzak durucu olmaları gerekir diye düşünüyorum.

& & & & &

Yılın “kar”ı ve kömür madenlerinin değişmez kaderi her yıl göçük ve en az sekiz can. Yüreğimiz yine yanıyor. Aileler perişan tv’lerde arka arkaya konu hakkında söyleşiler. Olay olur sonra çözümler tartışılır artık valla bu çözüm gibi görünen çözümsüzlük söyleşilerini izlemekten fenalık geldi içimize. Acılı ailelere başsağlığı dilerken Allah katlanma ve dayanma sabrı versin diyorum. Yaşamını yitiren canlara rahmetle nur içinde uyusunlar.

& & & & &

Kar yağdı İstanbul düş alemine döndü. Ancak düş bugün bitmek üzere, çünkü bugün karlar eriyor ve İstanbul uyanıyor çamurlu vıcık, vıcık sokaklara. Zaten kar sonrası değişmez manzara bu. Düş gider gerçek gelir ve gerçek çoğu zaman acımasızdır.

& & & & &

TV DİZİLERİ

Ve şu arka arkaya gelen intikam, kin, düşmanlık dizileri… Sanki bunları gerçekte çok az yaşıyoruz da her akşam defalarca izletiyorlar.

Aslında iyi oluyor belki bazımız kendimizi orda bulabiliriz, kendi yanlışımızı böylece görebiliriz diye düşünüyorum. Yani örneğin “benim için üzülme” adlı yapımda Buke’nin başına gelenler. Samimi olalım hangimiz Niyazi’nin annesi gibi bir anne olmak istedik. Çoğumuz istemezdik hatta izlerken bile ona çok kızıyoruz belki tepkilerini çok abartılı buluyoruz falan ancak başımıza gelseydi ne yapardık?

Ya Buke’nin yerinde olmasaydık? Ben kendi hesabıma saniye durmazdım o evde diyorum, çoğumuzda öyle diyordur. Ancak gerçekten başımıza gelse bu kadar olay olur muydu saniye bile durmamak sevgilinden aşkından canın canından ayrılmak!

20 dakika diye bir dizi daha yeni başladı. Ömrümde bu kadar sıkılmamıştım bir diziden doğrusu oyuncularını sevdiğim halde. Uzun süren sahneler ve konunun akışı canımı sıkan. Haksızlıkla iftiraya uğramış bir kadın ve onu bundan kurtarmaya çalışan bir kocanın girdiği saçma sapan bir macera, ne demek istiyorlar anlamadım? Olayı araştıran bir yetkili var zaten. Eş illegal şeyler için illegal insanlara başvuruyor hadi onu da anlarım ne demişler zora düşen yılana bile sarılır falan türünden. Peki ama sakin doğru dürüst bir insanı illegal hale getirmeye çalışmanın mantığı ne olabilir?

Ve perde ardındaki insanların güçlü olduğu kesinde bunca işkenceci oldukları doğru mu? Öyleyse gerçekten korku filmi izler gibi geçiyor hayat dediğimde mübalağa etmemiş oluyorum. Ve aslında çok salağım o kadar çok vahşet kitabı okudum ki aslında derin konuları olan bunlar bana yabancı olmamalı ama işte böyle bir şey insan.

Ve Kayıp Şehir adlı dizi… İşte gerçeğin abartısız hali dediğim bir dizi. Ve yine Karadayı dizisi. En çok onu beğeniyorum zaten. Ve öyle bir geçer zaman ki dizi ile geçmişe gidip gelirken dişlerim sıkışıyor ve emri verenler yok ama emri alanlar neyi niçin yaptıklarını bilmeden ne vahşetlere imza attılar ve o yıllarımız nasılda boşu boşuna bir birimizi kırmakla geçti. Ve mahalle baskısı! Aslında dün neyse bugün aynı… Nasıl insanları karalarlar nasıl önyargıyla ifnan ederler. O insanlar bu sahneleri izlerken acaba kendilerini görebilirler mi yoksa yapanlara kızarlar mı? Bence kızarlar, kendileri yaptığında doğru başkaları yapınca kötü çünkü.

Ve en güzel şey tv’de bence Büyük Risk ve Kim Milyoner Olmak İster ve bazı özel okullara giden gençlerin ne kadar sorgulamayan yüzeysel olduklarını görmek baya bir üzüntü oluyor doğrusu. Ancak dün pazarcılık yapan elli yaşında bir hanım vardı yarışan ne onur verici bir şey. 30 bini alıp gitti ne güzel hiç zorlanmadan, keza 18’inde bir delikanlı, ne kadar başarılı, esprili ve mantık götüren sorgulayıcı bir zekaya sahip hep birlikte gördük. İnsana bu görüntüler neşe ve sevinç veriyor doğrusu.

Ve en ders verici yarışma sanırım Güven Bana yarışması. Adı güven bana ama meali güvenme bana, güvenirsen doğama uyup seni yolda bırakırım. Ya bu kadar olmaz ya.. Nasıl o paralar boğazlarından inecek arkadaşlarını yarı yolda bırakanların. Kendi hesabıma ah almış bir paranın sahibine yarından çok, zararı dokunur.

Biliyorsunuz erken davranan butona basıyor ve birlikte kazanılan paraya tek başına sahip oluyor. Yarışmanın mantığında insanların güven duygusunu da sınamak varmış bir yandan. Ki insanlar bundan sınıfta kaldılar ne yazık. Allah’a kitaba yemin ederek ortaklığı koruyacağına söz verdikten sonra parayı görünce sözünü ve yeminini bir tarafa atmak nasıl bir ahlak anlayabilmiş değilim. Ve bu yarışma aslında kimseye güvenilmeyeceğini gösteriyor. Paylaşım diye bir şeyin ise asla olamayacağını. Eline fırsat girince insanların neler yapabileceğinin aslında haddi hesabın olmayacağını gün gibi seriyor önünüze. Korkunç.

Ama kendi hesabıma güvenerek kaybetmeyi üzerinde “ah” olan paraya yeğ tutarım ama düş kırklığım dünyanın dışına taşar hazırlıklı olduğum halde. Ve sevgili okuyucularım. Bugün bir karma yaptık. Şimdilik hoşça kalın demek zamanı geldi sağlık, sevgi, birlik ve beraberlikle kalalım her dem… Yase

Bir İstanbul Manzarası

Günün Şiiri

Barış Nedir Sevgilim

barış nedir sevgilim
biliyor musun
bir köprü müdür üstüne gölgeler düşünce çöken
halka açılamadan batan bir şirket
iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış
yoksa
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun
söyle sevgilim
Einstein’ın Roosevelt’e yazdığı mektup mudur barış
Lozan’dan gelen telefon mu Mustafa Kemal’e
çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa

söyle sevgilim
de ki
tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati
ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran bir melek
de ki
aptalların türküsü
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde

de ki sevgilim
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların
barış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir
barış
kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın
barış
halkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde
açılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur barış
patlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur son dakikada

bunların hiçbiri
hiçbiri değilse barış
söyle sevgilim
savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi’ sözcüktür
şu dillerden düşmeyen barış

Akgün AKOVA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here