31 Mart Olayı… (13 Nisan 1909)

0
115

Osmanlı İmparatorluğunun, 17. yüzyıldan itibaren (1699 Karlofça Antlaşması ve sonrası), devamlı toprak kaybetmesi, Balkanlarda ve Ortadoğu’da karışıklıkların devam etmesi, maliyenin ve ekonominin bozulması ve en nihayet büyük devletlerin, Balkanlar ve Ortadoğu’daki karışıklıkları bahane ederek, devletin içişlerine karışması sonucu bir iktidar değişikliğine gidilmiştir. Sultan Abdülaziz, Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından tahttan indirilerek yerine 31 Ağustos 1876 yılında 2. Abdülhamit getirilmiştir.

Abdülhamit tahta çıktığında, Balkanlarda reform yapılması için Rusya tarafından Osmanlı devletine ültimatom verilmişti. Bu arada Avrupa devletleri de İstanbul’da Balkanlar için yapılan bir konferansta, Balkanlar için reform istemişlerdi. İşte devletin bu sıkışık durumunda, Abdülhamit “23 Aralık 1876’da Birinci Meşrutiyeti” ilan ederek büyük devletlerin, devletin içişlerine karışmasını önledi. Sultan Abdülhamit, 33 yıllık padişahlığı döneminde çok dengeli bir dış siyaset takip etti.

Meşrutiyet ilan edildikten hemen sonra seçimler yapıldı. Seçimleri İttihat ve Terakki Partisi kazandı. Ancak Osmanlı devletindeki çalkantılar, siyasi mücadeleler ve büyük devletlerin iç işlerimize karışması giderek arttı. İktidar partisi ile muhalefet partisi birbirleriyle kıyasıya mücadeleye başladılar. Mecliste bulunan azınlık mebusları (milletvekili) Osmanlı Devletinin genel sorunları ile uğraşmak yerine, mensup oldukları azınlıklar için mücadeleye başladılar. 1909 senesine gelindiğinde iç huzursuzluklar daha da arttı. Hasan Fehmi isminde muhalif bir gazeteci öldürüldü.

31 Mart günü (13 Nisan 1909), yeni yetişen subayların dinsiz yetiştirildiklerini iddia eden medrese öğrencileri, Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdeti’nin de tahrikleri ile yürüyüşe geçtiler. Yürüyüşler, bazı alaylı subayların da katılımıyla çığırından çıktı. Bazı mebuslar ve mektepli subaylar öldürüldü. Yangınlar çıkarıldı. İstanbul’da asayiş kalmadı.

 Selanik’ten askeri birlikler gelerek ayaklanmayı bastırdı. Suçlular yakalanarak cezalandırıldı. Gelen birliklerin genel adı “Hareket Ordusu” ve bu ordunun kurmay başkanı Mustafa Kemal’di. Org. İzzettin Çalışlar, Hareket Ordusunun bütün başarısının Mustafa Kemal’e ait olduğunu söyler. Olayların sonucunda meclis toplanarak, padişah Sultan Abdulhamid’in görevden alınmasına ve yerine Sultan Reşad’ın geçmesine karar verir. Fakat bu karışıkların sonunda Osmanlı devleti toprak kaybeder. Girit Yunanistan’a bağlanır, Bosna-Hersek Avusturya’ya geçer ve Bulgaristan bağımsızlığını ilan eder.

31 Mart olaylarının büyümesi ve devleti sarsmasında büyük devletlerin, özellikle İngiltere Büyükelçiliğinin rolü olduğu ileri sürülür. Bu konuda Rıza Tevfik Bölükbaşı bakın ne diyor:

“…İngiliz sefareti her zaman yanımızda oldu. Bize yol gösterir, akıl verirlerdi. Ne zaman sefarete gitsem beni çok iyi karşılıyorlardı. Ancak olaylar bastırıldıktan sonra bizimle hiç ilgilenmediler. Israrla bizimle eskisi gibi neden ilgilenmediklerini sorduğumda, artık sizinle işimiz bitti dediler. İşte o zaman ne büyük bir hata yaptığımı anladım…”

İngiltere ve Fransa, “Jön Türklerin” arkasındaydı. Buna benzer başka ifadelerde vardır. 31 Mart ayaklanmasında yabancı parmağının etkisi açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Tarih tekerrürden ibarettir. Günümüzde dahi meydana gelen sosyal ve siyasi olaylarda yabancı parmağının eksik olmadığını görmemiz gerekir. İkide bir Ermeni Soykırımı gibi olmayan bir olayı çarpıtarak gündeme getirenlerin ve vatanımızın güneyinde Kürdistan kurma hayallerini kuranların arkasında, tıpkı jöntürklerde olduğu gibi yabancılar vardır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here