18 Mayıs 1944 tarihi, Kırım Türk’leri için felaketin başladığı tarihtir. Çünkü o tarihte Kırım Türkleri, Stalin’in emri ile birkaç saat içersinde Kırımı boşaltmaya mecbur bırakıldı. Yaklaşık 220 bin Kırım Türk’ü Rusya’nın iç bölgelerine, Sibirya’ya, Özbekistan’a gönderildi. Hayvan vagonlarına doldurulan 220 bin Kırım Türk’ünün günlerce aç, susuz ve hatta tuvalet ihtiyaçlarının dahi giderilmesine izin verilmeden, insanlık dışı bir uygulama ile Kırımdan çok uzak ülkelere gönderilmesi sonucunda, on binlercesi daha vagonlardan inmeden yollarda hayatlarını kaybettiler… Ölenleri vagonlardan aşağıya atıp yola devam ettiler.
Özbekistan ve Rusya’nın çeşitli bölgelerine gönderilen Kırım Türkleri gittikleri yerlerde de iyi karşılanmadılar. Çünkü Ruslar Kırım Türk’leri hakkında akla hayale gelmeyecek yalanlar söylemişler onların insan yiyen canavarlar olduğunu, gittikleri her yerde düzeni bozduklarını vs. her türlü uydurma sözlerle daha Kırım Türkl’erinin gidecekleri yere varmadan haklarında birçok hikâye uydurmuşlardı. Oysaki zavallı Kırımlılar aç, sefil, uykusuz ve hastalıklarla boğuşurken derin bir psikolojik travmanın pençesine düşmüşlerdi. Ne kadar zor bir durum…
Gecenin ilerlemiş saatlerinde evinizin kapısı çalınıyor, açtığınız zaman karşınızda asık suratlı, ağzı küfürlü Rus askerleri ile karşılaşıyorsunuz. Size 2 saat içinde hazırlanmanızı ve trenle başka bir ülkeye gönderileceğinizi söylüyor. Yani 50 yıldır,100 yıldır yaşadığınız evinizden, bahçenizden kısaca vatanınızdan sizi koparıp atacaklarını söylüyorlar. En ufak bir itirazın karşılığı olarak da ailece şiddet görüyorsunuz. İşte bu büyük insanlık suçu Ruslar tarafından 1944 senesinin 18 Mayıs’ında gecenin geç saatlerinde Kırım’da işlenmiştir.
Sevkiyat Haziran ayının başında tamamlanmıştır. Kırım tamamen boşaltılmış ve Kırım Türk’lerine ait evler, bahçeler, tarlalar Rus ailelerine verilmiştir. Bu sürgün sırasında Kırım Türk’lerinin yüzde 46’sı hayatını kaybetmiştir. Özbek Türkleri, önceleri menfi propagandalar yüzünden karşı çıktıkları Kırım Türk’lerine, aynı dinden ve aynı soydan olduklarını öğrendiklerinde yardımcı olmuşlar, şefkatli davranmışlardır.
Özbekistan’a sürülen Kırım Türk’leri, zaman içersinde teşkilatlanmışlar ve ülkelerine tekrar dönmek için mücadeleye başlamışlardır. Mustafa Cemil Kırımoğlu bu mücadelelerde başı çekmiş ve Kırım Davasının bütün dünyada tanınmasını sağlamıştır. Cemiloğlu’nun hayatı sürgünlerde ve hapislerde geçmiştir ama sonunda bütün dünyanın dikkatini çekmeyi başarmış ve Kırım Milli Meclisinde milletvekili seçilmiştir.
1991 yılında Gorbaçov, Kırım Tatarlarının anavatana dönmelerine izin verdiğinde, yarım asır vatanlarından ayrı kalan Kırım Türk’leri büyük bir özlem duydukları vatanları Kırım’a dönmeye başladılar. Ancak bu defa da öz vatanlarında bir gece yarısı zorla bırakıp gittikleri evlerini, bahçelerini başkalarının işgal ettiklerini gördüler. Aylarca sokaklarda, naylonla üzerini kapattıkları gecekondularda kaldılar. TİKA’nın ve Türk Sivil Toplum Örgütlerinin desteği ile daha sonra düzenli evler yapmaya başladılar. Ancak tam da rahata kavuşacakları sırada Kırım’da siyasi olaylar baş gösterdi. Ukrayna, Avrupa Birliği’nin kışkırtması ile 2014 yılında Rusya ile ters düştü ve Ruslar, hukuken Ukrayna’ya bağlı olan Kırım’ı işgal ettiler. Bu işgalden tabii ki en çok zarar gören Kırım Türk’leri oldu.
Çünkü Ruslar, Türk’lerin Kırım’a dönmesini bir türlü hazmedemediler. Kırım Türklerinin lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu Kırım’a sokulmuyor. Ve şu anda mücadele bütün hızı ile devam ediyor. Kırım’daki olayların Kırımlı kardeşlerimizin lehine gelişmesini bütün kalbimizle diliyoruz. Ancak Türk Dış Politikasının, her zaman ve her konuda olduğu gibi maalesef bu konuda da başarısız kaldığı görülüyor.
Temennimiz odur ki Türkiye dirayetli ve bilgili bir Dışişleri Bakanına kavuşsun. İşte o zaman, tarihi ve jeopolitiği bilen bir dışişleri bakanı, Kırım’ın Türkiye için ne kadar önemli olduğunu anlayabilir ve ona göre davranır.