Bu Kadar Şımarmayalım!

0
81

Sanat Yazısı

Değerli okurlarım, çocukluğumuzda hep duyardık. “Çocuğunu şımartan ana-baba itibarını, çevresini yitirir” öyle derlerdi yetişkinler. Biz bu güzel sözleri devamlı duyardık ya, o zamanlar üstümüze alınmazdık ve de sıcak da bakmazdık.

Şimdi yaşadığımız ortamda, önce aile terbiyesi, sosyal hayat terbiyesi, genel bilgisi, zarafeti, nezaketi, utanma duygusu olmayanlar bağırıp çağırıp ve hatta tehditler savurarak yukarıya mesajlar verirken, ne hikmetse o edepsizlerin sırtının sıvazlandığı, başının okşandığı ve kişilerin bu ülkenin öz evladı, diğerlerinin de sığıntı kabul edildiği garip bir ortam oluştu.

Yıllardan beri öylesine bir yaşam biçimine zorlanıyoruz ki, çalışmayla, üretmekle, bilgiyle, zeka ile rekabetle değil, tehditle, torpille, yağdanlık olmakla, el etek öpmekle, saldırganlıkla bir yerlere varılması gerektiğini kaba kuvvetle kabul ettirmeye çalışan bir kara zihniyet hakim şu anda.

Nezaketin, faziletin, doğruluğun, efendiliğin aşağılandığı, kültürlü insanların yuhalanıp çelmelendiği ve de gerçek dışı sudan bir bahaneyle hücrelere atıldığı, mahkemelerin karar vermek için birilerinden sinyal beklediği, eğitimin sıfırlandığı kara bulutlar gibi garip bir atmosfer var ülkemizde.

Peki, yeni yetişenler, genç nesil ne yapacak, hangi yolu tercih edecek? Onlar bu atmosferde yetişip, bazı şeyleri kabullenmek zorunda kalırlarsa, ülkemizin ne hale geleceğini düşünmek bile istemiyorum. Öyle bir kaos içindeyiz ki, anlatabilmem mümkün değil. Vefat eden ya da hastalanan sanatçılarımızın kendisine veya yakınlarına zarif mesajların yerine o kişinin siyasi duruşunu beğenmeyenlerin bırakın yalandan da olsa zarif mesajları “Oh olsunlar gırla” çünkü onlarla aynı güzergâhta, aynı fikirde değiller.

Öyle bir labirentteyiz ki, çıkış yolu bir türlü bulunamıyor. Ülkemiz insanı ikiye bölünmüş vaziyette. Bizden olanlar ve olmayanlar. Bunun sonu nereye varır. Bunu herkes biliyor da, söyleyemiyor, o cesareti kendinde bulamıyor.

Güzel ülkemiz tarihinin belki de en büyük ahlaki çöküntüsünü yaşıyor. Kendileriyle aynı fikirde olmayanların şu veya bu şekilde ölmeleri o çevrelerce alkışlarla karşılanırsa, hakaret yağdırılırsa, bundan daha büyük ahlaki zafiyet sizce ne olabilir?

Ülkemizde herkes ahlak zabıtası kesildi. El ele, kol kola gezinen gençlere bazı yobazların müdahale etmeleri neyin işaretidir acaba? Bu zorbalığı yapanlar yukarıya da mesaj veriyorlar.

Yani, “ben sizdenim, sizin yolunuzda gidiyorum. Bu insanlara hak hukuk tanınmamalı, yeri geldiğinde vurmalı, kırmalı…” Acaba böyle mi demek istiyorlar, yoksa bize mi öyle geliyor, bilemiyorum.

İşimiz Allah’a kaldı… Onun da sabrı geniştir ya. Yaparsa iyisini yapar. Allah görelim neyler, Mevla’m görelim neyler, eylerse güzel eyler, inşallah.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Bir Zamanlar Neler Vardı

Değerli okurlarım, bu makalemde karizma ile yaklaşımlarım ve de konu itibariyle bildiklerimi sunmaya çalışacaktım. Kara kaplı defterimi karıştırınca birden vazgeçtim. O defterde neler yoktu neler…

“Maziyi andıkça içimi kaplar sızı” Bu ilk şiirimin bir mısrası. Şiirlerden söz edecek değilim. Başka bir makalemde olabilir. Şiirlerimin etkisinde kaldığımı da samimi olarak söylemeliyim. Mazimizi unutmamız mümkün değil. Unutkanlık da söz konusu değil. Unuttum diyenlere ne demem gerekiyor bilemiyorum.

Bir anda, gecenin ilerlemiş saatlerinde, kafamda iyi ve sessizlik zirve yapmış ve bana bunları yazmalısın diyordu. Neler mi? Saymakla bitmez. Yaz yazabildiğin kadar. Elini tutan mı var…

50’li yılları yaşamaya başladım…

Sokağa çıkmayı gör, her taraftan yemek kokusu burnuna ziyafet çeker. Hangi evde pişerse pişsin biraz sonra komşu teyze elinde bir tabakla gelir “Remze Hanım şunun tadına bak, afiyet olsun…” Onların o güzel insanların hepsi de rahmetli oldu, rahmetle anıyorum.

O yıllarda kutuplaşma yoktu, gerçek dostluk, komşuluğun kralı, karşılık beklenmeyen yardımlar yapılır ki, zaten çok normal bir hadiseydi bu yaklaşımlar. İnsanlar bu kadar birbirine yakında ve de sevecendi.

Mahallemizde çok çocuk vardı, rakam bile veremiyorum. Her evde elektrik olmadığından erken yatılıyordu muhtemelen bundan dolayı çocuk sayısı büyük artış gösteriyordu. Bu benim tahminim tabi…

Mahallede bir cenaze olduğunda, hiçbir evde radyo çalmaz, yüksek sesle konuşulmaz yas tutulurdu adeta. Komşular günlerce cenaze evine yemek taşırdı. Şefkat saygı en yüce yerdeydi. Acılar da paylaşılırdı. Nefret etmek, kutuplaşmak, uzun süre küs kalmak söz konusu değildi ve hatta mümkün değildi. Mahallenin büyükleri küs olanları en kısa zamanda barıştırmayı kendilerine görev sayarlardı.

Son yıllardaki olayları düşünecek olursak, bunlar olmamalıydı, kimler yaptı bu işleri, nasıl yapabildiler…

Nasıl yaptınız bunları?

Dini, Allah’ı, kitabı istismar ederek, yarım metre paçavra ile başını kapattık çıplak ayaklarını gösterenleri ciplere bindirerek ve onların havalanmasına göz yumarak, ilim irfan sahiplerini hapse atarak, değişim diye dağdaki eşkıyayı şehre indirip ödüllendirerek…

Oysa inanın, düşman bile bunu yapamazdı, yapmazdı. İnsanlar olarak bizim sevgimiz, ortak duygularımız ve buna inanın ki kimsenin yıkamayacağı kadar güçlü ve büyüktü. Ülkemin insanı gergin ve olabildiğince stres yaşıyor. Herkes yarınlarından emin değil. Karamsarlık içinde ve millet birbiriyle küs sanki. Kişi karnını doyurmakla açlığı gitmez ki. Manen aç oğlu aç bu millet.

Nelere aç diyeceksiniz! Barışa, gülümsemeye, şefkate, huzura, güvene, sevince, güzelliklere, duygularını açıkça söyleme aç. Bir zamanlar böyle açlık yoktu. Şimdi ise, gırla…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

 

Günün Nabzı

Karizmam Var Diyenlere…

Karizma öylesine durup dururken kazanılmaz. Onun da kendine has raconu vardır. Öncelikle ve ivedilikle, hırsız olmayacaksın, sağı solu parsellemeyeceksin, evinin yanında uçak olmayacak, rakı, bira içmeyeceksin, çünkü ahlaksız olursun. Alnı secde görmüşlere fazlaca yaklaşmayacaksın, yıldırım gibi insanlara, söylediklerini ezberleteceksin…

Biri şöyle söylemişti; “Zenginler niye zengin, çünkü hırsızlığı becerebiliyorlar. Fakirler neden fakir, çünkü bu zavallılar hırsızlığı beceremiyor…” Nasıl anlarsanız…

Günün Sözü
Hayata, Karşıdan Bakmayı Bilmeliyiz

Öcal’dan İnciler
Eğer Yürekliysen Dedikodu Yapma!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here